Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı sahipsiz ve tehlike arz eden hayvanlarla ilgili olarak önlem alınması için 81 il valiliği ve belediyelere bir genelge göndermiştir.
Tehlike arz eden köpeklerle ilgili olarak, belediyelere 7/24 denetim yapmasını, sahiplenilimiş tehlikeli ırklara kolluk kuvvetleriyle birlikte el konulmasını ve belediye bakımevlerine götürülmesini emretmiştir. Oysa belediyelerin böyle bir denetim ve hayvana el koyma yetkisi olmadığı gibi, 9/7/2021 tarihinde kabul edilen 7332 sayılı kanunla ilgili köpekler için “kapsamına giren hayvanları bu madde yürürlüğe girinceye kadar sahiplenmiş olanlardan, maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı aylık süre içinde hayvanlarını kısırlaştıran ve buna dair belgeyle birlikte Bakanlığa başvurarak veri tabanına kayıt ettirenler hakkında, birinci fıkrada veya 28 inci maddenin birinci fıkrasının (j) bendinde öngörülen idari yaptırım hükümleri uygulanmaz.” Diyerek süre vermiştir. Süre 14/01/2022 tarihinde dolacak olup el konulması kanunen mümkün değildir.
Çıkartılan yasa ile bu köpeklerin bakımevlerine teslim edilmeleri emredilmektedir. Yine 7332 sayılı kanunun 16. Maddesi, 5199 sayılı kanuna “GEÇİCİ MADDE 4 – Büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu yetmiş beş bini aşan belediyeler 31/12/2022, diğer belediyeler ise 31/12/2024 tarihine kadar ek 1 inci maddenin birinci fıkrasında belirtilen hayvan bakımevlerini kurmakla yükümlüdür.” İbaresini eklemiştir. Daha belediyelerin bakımevi yapmaları için verdikleri süreler dolmadan yurdun dört bir yanında bakımevi olduğunu varsayarak böyle bir genelgenin yayınlanması ve köpeklerin bakımevlerine kapatılmasının emredilmesi yanlıştır.
Aynı kanunda rehabilitasyon terimi açık ve net bir şekilde “p) Rehabilitasyon: Sahipsiz hayvanların tedavi ve parazit mücadelesinin yapılmasını, aşılanmasını, kısırlaştırılmasını ve dijital kimliklendirme yöntemleriyle işaretlenmesini,”olarak ifade edilmektedir. Genelgeye giren ve “el konulan köpeklerin rehabilite edilmesi” tanımı “iyileştirmek” gibi anlaşılsa da mevcut bakımevleri koşullarında alelacele çıkartılan genelgenin sebep olacağı yığılma sebebiyle mümkün değildir. Diğer yandan bu tür tehlike arz eden köpeklerin genellikle sahipleri tarafından asosyal bir şekilde yetiştirilmiş olması, onların bakımevlerinde toplu şekilde yaşamasını imkansız kılmaktadır. Hepsine tek tek kafes ayrılması günümüzde var olan bakımevlerinin yapısına uygun değildir. Dolayısıyla hayvanları koruma kanunu bu hayvanları korumaktan ziyade bakımevlerinde birbirlerini travmaya uğratacak şekilde hapsedilmesine, ömür boyu kalmasına ve birçoğunun birbiri ile kavga ederek ölmesine neden olacaktır. Ayrıca var olan tek hayvanlık kafesler daha çok tedavi gören hasta hayvanlar için yapıldığından bu kapasite tehlikeli ırklara mecburen ayrılacak olup diğer masum canlıların haklarını da gasp edecektir. Hasta hayvanların gerekli tedavi işlemleri yapılamaz hale gelecektir.
Bu genelge ile mevcut bakımevleri kapasiteleri tehlike arz eden hayvanlarla dolacak olup, genelgenin 7. Maddesinde belirtilen “sahipsiz hayvanların rehabilitasyonu ile ilgili gerekli tedbirlerin alınması” ibarelerini de uygulanamaz duruma sokacaktır. Beklenen düzeyde olmasa bile ilerleme kaydedilen popülasyon kontrol çabaları için bu güne kadar harcanan emek boşa gidecektir. Oysa kısırlaştırma ve işaretleme faaliyeti kesintisiz ve süreklilik arz etmek zorundadır. 6 ay bile aksaması üremeye ciddi bir pozitif katkı sunacaktır. Mevcut kapasite tehlike arz eden hayvanlar için kullanılacağından bu işlemlerin uzunca bir süre sekteye uğraması kaçınılmazdır.
Sonuç olarak 2004 yılından beri hayvanları kayıt altına alma konusunda gerekli hassasiyeti göstermemiş olmanın sancılarını bir gecede hazırlanan genelge ile çözmeye çalışmak izah edilebilir bir durum değildir. Yıllardır denetim görevlerini yerine getirecek yeterli kadroların olmaması, bir çok belediyenin rehabilitasyon merkezi açmaması, var olanların ise çok büyük bir kısmının çağdışı koşullarda, yetersiz personel ve imkansızlıklarla yürütülüyor olması sorunların bugünlere taşınmasının en büyük nedeni olmuştur.
Sahipsiz hayvan sorunu öncelikle bir halk sağlığı sorunu olarak kabul edilmelidir. Bu anlayıştan yoksun yönetimler tarafından oluşturulan politikalar sonucu üzerine yeterince düşülmemesi, fuzuli ve angarya faaliyetler olarak görülmesinin sancıları bugün gün yüzüne çıkmıştır. Acil tedbirler adı altında; bir gecede yazılan genelgelerle değil, ülke çapında ele alınmalı, yeterli bütçe ve tesisler en yakın zamanda oluşturulmalı, keza bu işin olmazsa olmazı veteriner hekim ile yardımcı sağlık personeli yeterli sayıda istihdamının sağlanması gereklidir. Aksi taktirde hem hayvan hakları açısından hem de insanların güvenliği açısından vicdanları yaralayan olayların artarak devam etmesi kaçınılmazdır.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ nın belediyelere özgü yayınlayacağı genelgeyle; 7332 Sayılı Kanuna atıfta bulunarak, yetmişbinden fazla nufüslu belediyeler için 2022 yılı sonuna, diğer belediyeler için 2024 yılı sonuna kadar mutlaka bakımevlerini açmalarını, hayvan refahı açısından gereken altyapıyı sağlamalarını ve yeter sayıda veteriner hekim ve diğer personel istihdam ederek konuya özen göstermelerini, tüm büyükşehir belediyelerinde Veteriner Hizmetleri Daire Başkanlıklarının, ilçe belediyelerde ise Veteriner İşleri Müdürlüklerinin kurulmasını, ayrıca bu birimlerin başına konunun gerçek uzman mesleği olan veteriner hekimlerin atanmasını rica etmesini beklemekteyiz. Böyle bir genelgenin hayvan refahı ve halk sağlığı açısından bugüne kadar yapılmış olan hizmetlerin hepsinden daha faydalı olacağını düşünmekteyiz.
Sinan OKÇUOĞLU
Belediye Veteriner Hekimler Derneği